1)Biliyorsunuz, son iki mektubuma da gerçek sebepleri malum olan ama gösterilen gerekçeleri komik olan sebeplerle el konuldu. Böylece 23.09.2019’dan beri size mektup ulaştıramamış oldum. İlk el konulan mektubun hikayesini biliyorsunuz. Yargı kararı ile sansürlenen halini de size gönderdim. 27 Ocak’ta göndermek istediğim mektuba da (dört sayfa) bir bahaneyle el konuldu. Neymiş ''kişi ve kuruluşları paniğe sürükleyecek yalan ve yanlış bilgiler içeriyor''muş...
2)Kısmen sakıncalı görünen mektubun (İnfaz tüzüğü 123.md. göre) sakıncalı kısımlarının karalanarak, disiplin kurulu kararıyla birlikte tarafıma teslimi gerekir. ...
3)Fakat idare apaçık suç işleyerek kısmen sakıncalı gördüğü mektubumu sakıncalı kısımları çizilmiş halde bana teslim etmedi. ... Kurul kararı ile birlikte gereklilikler yerine getirilmeyince 30 Ocak tarihli bir dilekçeyle gerekli hususları hatırlattım ama cevap bile vermeye tenezzül edilmedi.
...
Müdürle görüşme talebim de ''görüşecek bir şey yok yargı sürecini beklesin'' şeklinde bir memurla sözlü olarak karşılandı. Görüşebilseydim mektuba usulsuz olarak el konulduğunu açıklayacaktım.
4)...
5)...
6) İkinci mektubum ''panik yaratacak yalan yanlış bilgi'' içeriyormuş sanki bu cezaevinde (korona virüsü'' var hatta ondan da tehlikeli ''mikrop''lar var her an ölümler meydana gelebilir, diye yazmışım. Farazi örneğe gerek yok aslında, el konulan mektubumda kızımın yazdığı mektuba cevaben (hakim savcılara bunlar yapılıyorsa kim bilir adli mahkumlara neler yapılıyordur, olan bitenleri yaz şekilde yazınca) ben de ''burada olanları yazsam bu mektubum gönderilmez, 12 Eylül sonrası Diyarbakır cezaevi desem, zaman aşımına uğramayan suçlar desem anlayan anlar'' şekilde yazmıştım hatta devamında da ''adalet bakanlığı etkili bir soruşturma yapılacağına kamuoyu önünde söz versin burada her türlü suçun işlendiğini ispatlayabiliriz'' diye de yazmıştım.
7) İşte gerçekten ''kişileri, kurumları hatta bütün ülkeyi paniğe sevk edecek'' bilgilerdi bunlar. Eğer gerçekten böyle ciddi iddialar ciddiye alınsaydı; başta kurum 1. müdürü ve diğer amirler, mektup okuma komisyonu ve disiplin kurulu üyeleri harekete geçer, ''ne demek bu cezaevinde işkence ve benzer suçlar mi işleniyor, gel bakalım Hüsamettin Uğur, bildiklerini gördüklerini anlat, biz bu iddiaları ihbar kabul ediyoruz, idari soruşturma başlattık, adli yönden de gereği için mektubun bir nüshasını savcılığa gönderiyoruz'' derlerdi fakat nerdeee?.. Bunun yerine sekiz sayfalık mektubun 9.5 satırını sakıncalı görüp mektuba tümüyle el koydular. Tüzüğün 123. maddesini ihlal ettiler. Disiplin Kurulu kararıyla birlikte sakıncalı kısımları çizilmiş mektup fotokopisini bu kez de vermediler. Neden acaba?
8)...
9)Eğer gerçekten hukuka saygılı bir yönetim olsaydı müdür görüşmesinde bana ''sana sana savaş açtık'' denilebilir miydi? (bu sözler tutuklu statüsünde iken söylenmiştir) Müdür görüşmelerinden sonuç alamayınca 1. müdürle görüşme taleplerim de karşılanmayınca cezaevi savcısı ile görüşmek için iki kez dilekçe verdim (30.10.2019 ve 27.11.2019 tarihli) dilekçelerin akibetlerini sordum. ''Göndermedik savcı gelirse söylüyoruz'' dediler. O günden beri en az dört kez genel arama yapıldı demek ki cezaevi savcısı en az dört kez geldi. Neden görüştürülmüyorum? Kim neden niçin korkuyor? Kim neden neleri saklıyor? Nereye kadar?
10) Bunu bir mektuptan ziyade bir dilekçe gibi yazdığımın farkındayım. Çünkü; yazdığım dilekçeler ya okunmuyor ya da okunup işlerine gelmeyince sümen altı ediliyor. Akıbetini sorunca ''kayıtlarda rastlanmamıştır'' deniyor. Ve nedense bu dilekçelerin hepsi de cezaevi idaresinin tasarruflarına yönelik oluyor. İdarenin uygulamalarını şikayet eden, infaz hakimliğine gönderilen dilekçeler oluyor. Ama mektuplar satır satır okunup derhal el konuyor ve bu mektuplar cezaevinde işlenen suçlardan söz eden mektuplar oluyor. O halde bu sefer mektup görünümlü dilekçe yazmayı denemeliyim ki okunsun. Birinci müdür okusun, infaz hakimi okusun, hakimin mütalaa aldığı savcı da okusun ve hepsi de bir kez daha ''imtihan'' edilsin.Bakalım kim neyi görecek, kimler neyi görmemezlikten gelecek?
11) ... Böylece disiplin kurulu üçüncü kez infaz tüzüğünün 123. maddesi ile imtihan olacak. Bakalım bu sefer kurul üyelerinden biri ''ya bu ne diyor gidip bir daha bakalım neyi yanlış-eksik yapıyoruz'' diyecek mi? Yoksa bir kişi karar verip diğer üyeler sadece imza mı atacak? Bugün bunu kabul etmeseler de yarın bunu itiraf edecekler. Bugünlerde sudan bahanelerle el konulan bu mektuplar yarın özürler dilenerek ve çerçeveletilerek teslim edilecek.
12) Evet canlar sizi unuttum. Binde bir ihtimal değil ama şayet bu mektuba yol verilir de size ulaşırsa (çırpındıkça battık daha fazla Metastaz yapmasın düşüncesiyle?!) (veya ilk el konulan mektupta olduğu gibi keskin PTT'de barkod yapıştırıldıktan sonra gizli, yetkisiz ama etkili bir el sakıncalı görüp geri çevirmezse) Bugünlerde dilime pelesenk olan bir beyit var ama ben mi yazmıştım bir yerlerden aklımda mı kalmış bir türlü çıkaramadım.
Zülfü yâre dokunurmuş, dokunursa dokunsun
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunsun
13)...
14) Birinci müdür, mektup okuma komisyonu, disiplin kurulu üyeleri ile infaz hakimi cevap versin: El konulan ilk mektubum okunup görüldü kaşesi vurulup postaya verildikten (barkod yapıştırıldıktan) sonra, hangi el postaneden geri çevirdi de 8-10 gün sonra, geriye dönüp tarihlerle kararlar alındı? Bu sahtecilik değil mi?
15) Birinci müdür, idare ve gözlem kurulu üyeleri ile infaz hakimi cevap versin: tekli odada (hücrede) tutulma uygulamasının dayanağı güya idari kurul kararıymış! Bakanlığın bu konuda gizli ibareli yazılı talimatı yokmuş, öyle mi? kanan memnun kandıran memnun, kime ne, öyle mi?
...
...
Hüsamettin Uğur
*üç nokta koyarak geçtiğim yerler sakıncalı bulunduğu için cezaevi tarafından sansürlenen yerlerdir.